5 Aralık 2016 Pazartesi

Neyin , ne olduğunu anlamak...

Bir kudsî hadiste şöyle buyurur:
"Bazı mümin kullarımın imanını fakirlik korur; onu zengin etsem ahlâkı bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını zenginlik korur; onu fakir etsem kalbi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını sıhhat korur; onu hasta etsem edebi bozulur. Bazı mümin kullarımın imanını hastalık korur; onu sıhhatli etsem hali bozulur. Ben kullarımın işlerini ilmimle tedbir ederim; ben onların kalplerini ve gizli hallerini çok iyi bilirim. "
Bir şeyin hoşumuza gitmeyişi onun kötü ve hayırsız olduğunu göstermez. Bazen hoşlanmadığımız şeylerin içinde, daha sonra pek çok hayrın bulunduğunu görürüz. Mümin için acı-tatlı her iş hayırlıdır.
Bazı sıkıntılar mümine manevi dereceler kazandırır; sevabını çoğaltır, onu yüce Allah'a yaklaştırır.
Bazı sıkıntılar müminin kusurlarına kefaret olur, onun günahlarını temizler.
Bazı sıkıntılar, mümini kötü işlere bulaşmaktan alıkoyar; acı onu meşgul eder, günaha ve zulme giden yolunu tıkar.
Bazı sıkıntılar mümine dünyada verilmiş bir cezadır, onu burada çeker, âhirete cezası kalmaz. Burada üzülür, orada sevinir.
Bazı sıkıntılar müminin kalbini niyaza, dilini duaya alıştırır. Yüce Allah müminin edep içinde inlemesinden, yani samimi bir kalple Rabb'iyle konuşmasından hoşlanır; onun sesini meleklerine dinletir. Allah kırık ve yaralı gönüllere özel olarak nazar buyurur, mahzun kullarını çok sever.
"Beyhaki, el Esma ve's sifat, 1/204"


30 Kasım 2016 Çarşamba

Bir yağmur masalı

Bir yağmur damlası, bağlı olduğu buluttan ayrılırken çok korkar, titrer,hüzün verir bu ayrılık...

Sonra  ürkerek yer küreye doğru yol alırken güvercin tedirginliğinde, biçare hisseder kendini...;

Ya ardım sıra bıraktığım diğer damlalar bana yetişemezse, birlik olup dereler oluşturamayıp denizlere kavuşamazsam diye yalnızlık hissi dolar yüreğine.

Ama bilmiyorki okyanuslara ulaşsada tekrar buhar olacak, yeniden bulut kümesine kavuşacak...

Sadece korku verir kaygılarımız, bir Yaradan var , bir cetvel var yollarımızı çizen,

Biz rol aldığımız sahnede oyuna o kadar kendimizi kaptırırız ki bir şeyler gönlümüzce olsun diye, ama nafile,

Senaristin yazdığı gibi sonuçlanmaya mecburdur oyun.

Oyun sona erdiğinde beklentilerimiz, korkularımız, kaygılarımız da oyun ile birlikte son bulacaktır.

Sokaklarda onca insan yığınları içinde istatistikleri ilgilendiren bir bireyden öte birşey değiliz artık,

Tüm özgünlüğümüz, müstakilliğimiz, nezaket ve hoyratlığımız  bizi farklı kılmaz artık biz de o yoğunlukta akar gideriz...

Bekir Duvarcı


27 Kasım 2016 Pazar

Bu bir masaldır-olaki bir gün

Bu bir masaldır...
Masal manzumunde sözlerdir,
Heybesi dolu olan yol alsın...heybesinde boşluk olan beklesin.....
Bilim adamları bir tür silah-bomba  geliştirmiştir,
Öyle bir bombadır ki her şeyi yok eden, 
Ama farklı bir yazılım da yüklemişler bu bombanın genetiğine...
Sadece müslümanları öldürecektir....
Gün gelir bu bomba patlatılır... yeryüzünde Qur'an'a inanana bir tek müslüman kalmaz...çıkan yangında tüm hadis, tefsir, fıkıh, kelam, kısacası islam dini ile ilintili herşey yanmış, yok olmuş, sadece "onu biz indirdik ve koruyacak olan da biziz" denilen Allah kelamı Qur'an hariç...
Aradan yıllar geçmiş.. islam dininden geriye, o muhteşem alimlerin yazdığı süslü, manalı, gramer ve tecvid abidesi eserler artık yoktur...Qur'an'a mana veren alimler de yoktur artık...aradan uzun zaman geçer....
 Kutuplarda yaşayan bir eskimo ailesi  kendilerini ziyarete gelen gezginlerden  kitaplar getirmesini isterler,
Gezgin;
Size çok "Garip" bir kitap getireceğim .
Umarım beğenirsiniz der  ve bir zaman sonra elinde bir kitap ile eskimo ailesinin yanına gelir,
Onlara söylediği " garip kitap"ı getirmiştir ve gider...
Eskimo ailesi içindeki reis kitabı okumaya başlar,
Okudukça susuyor, konuşmuyor, ...
Yani tüm zamanını kirapla geçirmektedir..
Birgün ailesini yanına toplar ve;
Biliyorsunuz ben bir zamandır bu kitap ile meşgulum , onu okudum hemde defalar ca buna benzer kitablar da okumuştum ama bu çok farklı...
Biz bu kitapta yazanlar ile yaşayalım, Allah inancımızı bu kitaba göre,
Ahlak ve sosyal yaşantı dinamiklerimizi buna göre düzeltelim... der...
......kıymetli okuyuculara bir soru;
Şimdi bu eskimo topluluğu ,
Şii ve sünni olmadan,
Mezhep ve usul bilmeden,
Tarikat ve cemaat batağına düşmeden,
Müslüman mıdır? Değilmidir?....
Bizler yıllarca Qur'anı anlayanların anlayışına göre kitaba inandık,
Hep alimler anlayacak bize anlatacaktı...
Arapçadanı da mahrecli ve tecvidli okumalı ki bizi etkilemeliydi,
Hele bir de sünni ise off tadından geçilmezdi,
Nakşi de olmalıy dı....
(Bu arada namaz ve ibadetleri) nasıl ifa edeceklerdi bunu da düşünmek gerek,
Öyle ya ibadetsiz iman olurmuy du?
Ya da Alimlerimiz olmadan şekiller neye göre olmalıydı- olabilirmiy di?

Vesselam .
Bekir Duvarcı

18 Ekim 2016 Salı

Batılıların kızılderili katliamı ve vahşeti

ABD kızılderililerin topraklarına nasıl kondu?  
Kızılderililer nasıl insanlardı? 
Fotoğrafta Kızılderili kadınlar.
ABD aynı zulmü Siyahderililere de yaptı.
Zaten insanları siyah derili Kızılderili ve beyaz diye ayıran ilk ABD oldu. Daha önce sadece iyi ve kötü insanlar vardı.
Okunması gereken güzel bir yazı.

DOĞAR DOĞMAZ AĞZI KAPANAN ÇOCUKLAR..

Amerika Kıtasında Ekim ayının ikinci pazartesi "Kolomb Günü"dür.
Şenliklerle, şölenlerle kutlanır..
Amerika üç gündür Kolomb Günü'nü kutluyor..
Bazı ülkelerde milyonlar çılgınca eğleniyor..
Peki kutlanan ne?..

*.   *.   *

1492 yılında Cenovalı kaşif Kristof Kolomb'un Nina, Pinta ve Santa Maria gemileri Amerika kıyılarına yanaştığında onları Arawak kızılderilileri karşıladı..
Kızılderililerin inancında Tanrılar sakallıydı ve denizden gelmişlerdi..
Sakallı istilacıları görünce onları doğaüstü sandılar..
Yüzerek selamladılar..
Mısır, patates ikram ettiler..
Atları, iş hayvanları, demir silahları yoktu..
Ama kulaklarına ince altın süsler takıyorlardı..
İşte o altınlar sonları oldu..

*.   *.   *

Kolomb kızılderililerle ilgili ilk izlenimlerini İspanya Kraliçesine şöyle yazmıştı..
“Bu insanlar o kadar yumuşak başlı, barışsever ki, yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerinizin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar; gerçi çırılçıplak dolaşıyorlar ama davranışları terbiyeli ve övgüye değer”
Seyir defterine de şunları eklemişti.
"Onlara kılıçlarımızı gösterdik. Demir silahları ilk kez gördükleri belli. Kesmenin ne demek olduğunu bilmediklerinden, bazıları kılıçların keskin tarafını tutunca ellerini kestiler. Bu insanlar ne herhangi bir mezhebe bağlılar ne de puta tapıyorlar. Kötülüğü tanımıyorlar, birbirlerini öldürmeyi bilmiyorlar. Hiç silahları yok... Kızılderililer son derece sade, dürüst ve eli açık insanlar. Herhangi birinden sahip olduğu herhangi bir şey istenince hemen veriyorlar. Kötülüğün ne olduğunu hiç bilmiyorlar, çalmıyorlar, öldürmüyorlar. Komşularını kendileri kadar çok seviyorlar. Dünyada onlar kadar tatlı dilli insanlar yoktur. Her zaman gülüyorlar."
Bir de not düşüyordu.
"Bu insanların çalıştırılması, ekin ekmesi, gerekli her işe koşulması ve bizim (Avrupalalıların) gelenek ve göreneklerimizi benimsemesi gerektiği kanısındayım"

*.   *.  *

Ardından katliam başladı..
Sakallı yabancılar altın ve değerli taş aramak için köyleri yağmaladı, yakıp yıktı.. 
Yüzlerce kadını, erkeği, çocuğu kaçırdılar..
Kadınlara tecavüz ettiler..
Direnen erkeklerin kulaklarını kestiler, kafa derilerini yüzdüler..
Gemilerine atıp köle olarak satılmak üzere Avrupa’ya götürdüler.
Kolomb’un 12 Ekim 1492’de San Salvador sahiline ayak basmasının üzerinden on yıl bile geçmeden bütün kabileler, yüzbinlerce insan yok edildi..
Ardından akın akın geldiler..
Tüm Amerika Kıtasını cehenneme çevirdiler..
Katliamlara papazlar da katıldı..
Katolik olmayı kabul etmeyen Kızılderili şamanları ayaklarından asılarak canlı canlı yakıldı..
Kolomb Amerika'ya vardığında dünya nüfusunun 5'te biri kızılerili idi..
Sayıları 70 milyonu geçiyordu..
1492'den bugüne sadece 2 milyon kaldılar..

*.   *.   *

Dünya tarihinin en büyük soykırımını yapan Avrupalı istilacıların bu katliamı kitaplara şöyle yansıdı..

" İspanyollar istilacılar her geçen gün daha kibirli oluyordu..Aceleleri varsa yerlilerin sırtına biniyorlardı..İspanyolların canavarlığı sınır tanımıyordu.. birgün ikisi de birer papağan taşıyan iki yerli çocuğa rastlayan iki papaz, papağanları aldılar ve sırf zevk olsun diye çocukların kafasını kestiler” 
Las Casas 

"Ben Küba’da iken üç ayda yedi bin çocuk öldü. Acıdan çılgına dönen bazı anneler bebeklerini nehirde boğuyorlardı... Böylece erkekler madenlerde, kadınlar ağır çalışma içinde ve çocuklar da süt bulamadıkları için ölüyordu... bu kadar büyük, güçlü ve verimli topraklar kısa sürede boşaldı. İnsanlığa o kadar yabancı olan tüm bunları kendi gözlerimle gördüm ve şimdi bile yazarken ürperiyorum."
Las Casas

“Tanrı’nın hususi takdiriyle savaştan kaçan kızılderililerin tamamına yakını çiçekten öldürdük. Tanrı topraklarımızı temizledi” 
"Massachusetts Körfezi Kolonisi’nin ilk valisi John Wintrop 

"Kızılderilileri yakıyorduk..Onları böyle ateşte kızarırken ve bu ateşi söndüren kan gölünde görmek korkunç bir manzaraydı, çürüyen cesetler ve bunlardan yayılan koku berbattı fakat zafer tatlı bir fedakârlık gibiydi..Bizlere olağanüstü yardımlarda bulunarak bu kadar gururlu ve kibirli bir düşmanı elimize düşüren, bu kadar çabuk bir zafer bahşeden Tanrı’ya şükranlarımızı sunarız."
Plymouth Kolonisi’nin Valisi William Bradford

"Kızılderililerin hamal olarak kullanılmasını kınamıyorum. Ancak bir adamın bir domuza ihtiyacı varken 20 tane öldürüyordu. 4 Kızılderili'ye ihtiyaç duyduğunda bir düzine alıyordu. Metreslerini omuzlarda taşınan hamaklar içinde fakir Kızılderililer'e taşıtan birçok İspanyol vardı. Bu uygulamalar esnasında yerlilerin maruz kaldığı kötü muameleler, zararlar, soygunlar, haksızlıklar ve büyük kötülüklerin sayılması istense bunun sonu gelmez. Çünkü onlar için Kızılderilileri öldürmek, yararsız hayvanları öldürmekte birdi. "
Cieaze de Leo

"Kızılderililerin eğer altını yoksa çocuklarını satarlardı. eğer çocukları da kalmamışsa kendi hayatlarını verirlerdi. Bu haraçları veremediklerinden ötürü Kızılderililer işkence acıları altında ya da gaddarca zindanlarda öldürülürdü. Zira İspanyollar onlara hayvani bir vahşilikle muamele ediyor ve onları hayvandan daha aşağı görüyorlardı.. Kızılderililerin cesetleri köpeklerin önüne yem olarak atılıyor, vücutlarından yaralara iyi gelebilecek bir yağ üretiliyordu. Kızılderili kadınlar sıra hâlinde direk ve ağaçlara, çocukları da onların ayaklarına asılıyordu."
Papaz Motolinia 

"Sırf eğlence olsun diye, kadın erkek demeden yerli halkın ellerini, burunlarını ve kulaklarını kesip kopardıklarını ve bunun bölgenin değişik yerlerinde defalarca tekrarlandığını kendi gözlerimle gördüm.
Memeden kesilmemiş bebekleri annelerinin göğsünden alarak onları en uzağa fırlatma konusunda birbirleriyle yarıştılar.”
Bartolome de Las Casas

"Askerler pek çok Kızılderili'yi uykularında öldürdüler. Annelerinin göğüslerinden çekilip alınan bebekler anne-babalarının gözleri önünde kılıçla parçalanıyor ve bebeklerin parçaları ateşe atılıyordu. Kundaktaki bebekler beşikleri içinde parçalanıyor, kafaları eziliyor, en taş-yürekli adamın bile vicdanını sızlatacak bir vahşilikle öldürülüyorlardı..Bazı bebekler nehre atıldı, onları kurtarmak için anne ve babaları da suya atladı. Ama askerler ne çocukların ne de anne-babaların sudan çıkmalarına izin vermediler, hepsi boğuldu.” 
David de Vries

*.   *.   *

Kızılderili kadınları çocukları doğduğunda elleriyle onların ağzını kapatırlar..
Nefes alması için ellerini bir süre çekip, bebeğin tekrar ağlamasına fırsat vermeden aynı hareketi tekrarlarlar. .
Ağlamamak, gözlerini dünyaya açan bir Kızılderilinin aldığı ilk derstir..
Beyaz adamdan kaçarken, kucaktaki bebeğin ağlaması her şeyin sonu demektir..
 Dersini iyi alamayan bir bebeğin çıkaracağı ses, kurşun yağmurundan ölmek demektir.

*.  *.  *

Amerika Kıtası bugünlerde "Kolomb Günü" nü kutluyor..
Şenlikler, şölenler yapılıyor..
Milyonlar çılgınca eğleniyor..
Kolomb'tan bu güne 524 yıl geçti..
524 yılda 70 milyondan fazla insan katledildi..
Bir kültür yok edildi..
Beyaz adamın bu eğlencesi(!), kızılderililerin sonu oldu..
İyi kutlamalar.

(Sedat Kaya, Datça)

15 Ağustos 2016 Pazartesi

Türkiye neden bu halde(Türk ve-Kürt kardeşliği)

Türkiye müzmin hastalığı,
 Kürt-Kürdistan oluşumlarını bertaraf etmek için olmadık hamleler yaparken ,Rus-ABD ve AB nin tarihsel ittifaklarını hesab edemiyor,
Yada Kürdistan kurulmasın, Kürt kazanımları sabote olsun da ne olursa olsun mantığı ile "denize düşmüş köpüğe sarılmaktadır".
      Türkiye Amerika'dan yediği Fetö bileşkeli kazığın intikamını Rusya'ya göz kırparak veya olabilirse daimi bir ittifak kurmayı hesab ede dursun,
Rus ve ABD'li siyasiler suriye üzerinde anlaşıp Türkiyeyi bypass ettiler...
    Sorun tam olarak şu;
Rus'lar ve Sam amcanın çocukları orta doğu üzerindeki daimi emelleri petrol bitmediği için ve de 
devam ettikçe,
Bu enerji ve zenginlik kaynağına ulaşabilecek Türkiyenin ileride tehdit olma olasılığı Rus-ABD ortaklığını elzem kılmaktadır...
    Orta doğunun "kilit taşı" konumunda  Kürtler durmaktadır,
Batı be Rusya;
bu potansiyel gücü organize edebilir ise iran , Türk ve Arap'lar üzerinde bir baskı ve dizayn etme aracı olarak kullanacaktır,
Mecburdurlar...
Mevlana; "Kurt öteden beri düşmandır kuzuya, acayip olan kuzunun kurda aşık olmasıdır"
Türkiyenin psikolojik hali tam da böyledir...
Tek çıkış yolu var , bu yol ihanetsiz ancak. Çok meşakkatli ve dış dürtmelere açık bir yol;
Kürtler ile ittifak;
 gizli, samimi ve uhrevi...
Bu ittifakın Rus ve batılı düşmanları kadar, yerli düşmanları da var...
Irkçı, 4 kıtada at koşturmuşluğun pembe rüyası ile yatıp kalkan  bir ırkın efradı olan yanlış eğitilmiş, şovenize edilmiş mutekebbir bir kitle olan "Türkler",
Ve Batılılarca tahrik edilen her defasında aldatılan,
Sosyalizim, milliyetçilik ve islamizm! İle bulamaç edilmiş, sen bir versen Batının on taviz vererek zehirleyeceği  "Kürtler" 
Bu oynanan kirli oyunların dümen suyuna kapılmadan, tamamen adil,eşit Türklerin abi,
Kürd'ün de kardeş olmadığı statüsüz bir kardeşlik ile büyük bir ülke kurulabilinir
 Yoksa batılılar Türk'ü dizginlemek için Kürd'ü,
Kürd'ü de stabilize için Türk'ü hep kullanacak ve her ili millet de bu kısır döngü içinde  deveran edip duracaktır
Zaman ssmimiyet ve yürekli olma,
Kardeş gübi kardeş olma zamanıdır...
Bekir Duvarcı.15.08.2016 p.tesi

4 Temmuz 2016 Pazartesi

Bayramlar...

Bayramlar,
Bir yetim için bir elbise bir papuç,
   Çocuklar için şeker toplayacağı bir poşetti,
   Kimsesiz ve fakirler için  çoktandır aralanmamış bir kapı,
   Hastalar için ağrıyı dindiren bir ilaç,
Yaşlılar için tüm çocuklarını bir arada göreceği (tabi tatile gitmemişler ise)
  bir gün,
Dini bilenler için sıla-i rahim (eş dost ziyareti).
Ölüler için tüm aile efradının kabir başında toplanmasıydı....
Talan edilmiş İslam coğrafyasında Bop eş başkanlığı ile komşusuna Ateş kusan bir ülke,
Kendi hudutlarında milyonlarca yıkım evsiz barksız, mecburi bir sürgün,
Soğuk sularda boğulan sahipsiz mülteci....
Bayram namazı çıkışı;
Selam verin, ilk gördüğünüz Kürt-Türk'e , Alev'i-Sünniye ,
Arab'a -Çingeneye...ayırt etmeksizin "insana"
İslamın şefkat ve muhabbet yüzünü,
Muhammedi ahlakı tekrardan inşa edelim.
Bu şartlar altında yinede İman ile, kardeşlik ruhu ile Bayram'ınız mübarek olsun.
Bekir Duvarcı

30 Haziran 2016 Perşembe

İslamcılar ve adalet


En faziletli cihat zalim bir idarecinin yanında ona adaleti söylemektir. Ebü Davud, Melahim 17; Tirmizî, Bey'at 37
     Önceleri  "mttb"ler vardı biz çocuktuk işte bunlar müslümandır diyorlardı..
Biz milli ve İslam Nasıl olurda aynı  çizgiye  gelir düşünemiyorduk,
Sonraları daha vahim şeylere şahid olacaktık;
İhl'ler ve ilim yayma cemiyetlerinin aslında bir Amerikan projesi olduğu,
Rus yayılmacılığına karşı bir yerel milis kuvveti için oluşturulduğunu..Yine KANDIRILDIK.
Sünniizm'in ve hurafelerin din diye yutturulacağı bir nesil yetişiyordu yanına da "millilik" monte edilmişti...
Sonraları Mısır ekolü yani İhvani müslimin hareketi ithal edildi içinde Sünniliğe dair her şey vardı belki bugünün "IŞİD"inin de genetik kodları ...
Sakal bırakıp iki ayet ezberledik mi artık babamızı ve yakın aile efradını mürtedlik ile suçlayacak,
Laik Kemalist cunta ve işbirlikçilerine düşmanlık ettiğimiz kadar müslüman olacaktık,
Devletin tüm idarecileri mürted,
Polisi ve askeri tağutun askerleriydi,
Doğal olarak bize düşmandılar,
Gerçi o zamanın devlet idraki bu düşüncenin ortaya çıkışını sanki körükler gibiydi,
Özal ile birlikte İslami yayınlar artık çoğalmış, tek yük yasaklı kitaplar kalmıştı
Bu jenarasyonda artık islamcı yazar furyası başlamıştı, bir gece de okunan ve arkadaşlara tebliğ edilen eser sanki bir temel öğreti gibi zihinlerimizde yer tutuyor,
O islamcı yazarlar ise adeta sahabi dokunmazlığında gözümüzde kutsallaşıyordu,
Bilgin'in referansları, tasnifi ve tahlili önemli değildi , özlemle yeni eserler bekliyorduk, yalan yanlış veya eksik bilgi o da mühim değildi çünkü islamcı ve Entel abilerimiz kutsaldı masum du ..
Erbakan hoca ayrı bir değer kutbun zirvesi her sözü mühim ve inanılır idi;
Sakarya toplantıların da "Refah parti'siz İslam patetes dinidir" diyecek kadar vizyonsuz ve bağnaz kalıyordu...
Sonraki öğrencileri AKP yi kurdular artık şeriat geliyordu yeni jenarasyonun yetiştirdiği Abiler kutsallarımız iş başındaydı, ne yapar ne ederlerse mutlak en iyisi veya şerait dahilinde en doğrusunu onlar yapardı,
Militan İslamcılık Muhammedi öğretiler ile çelişiyor, Allah'a ait sıfatlar Reise atfediliyor,reisin etrafındaki yalaka ve dalkavukların yediği herzeler artık mide bulandırıyordu,
Ama biz bunlar için yıpratma politikaları dır deyip geçiyor,
Çalsada hizmet ediyorlar diyorduk...
Artık bir yeni dinimiz daha olmuştu parti dini, Muhammedi ahlak erezyona uğruyor kimsenin kılı bile kıpırdamıyordu,
Çünkü idareciler bizimdi, İslamcıydı...
İhaleler yandaşlara tevdi ediliyor,iktidarın daimiliği için yeni gelir sahaları oluşturuluyordu,işi bilenler "Devrimin" zemini için bu kadar sapma doğaldır diye durum hafife alınıp yok sayılıyordu..
Önce propaganda ile uyutulacak kitler oluşturulacaktı bu işi de eski ve kaşar islamcı abiler üslenmişti ,
İşin içindeki dava ve hizmet aşkı dolar Euro aşkına iklab oluyordu...
Hükümeti her kusurlu harekette düze ve temize çıkarma misyonu bu abilerimizin kutsal davası olmuştu artık,
Laik sistemin kötü bir öykünmesiydi yeni İslamcılar ...
İşin acı yanı Ebu Zer gibi hakikati söyleyecekler yoktu, olanlar da bu Saadet zincirinin dışında tutuluyordu...
Ve bizler bu kirli ve satılmış irade ile İslamı asla hakim kılamayacağız,
Çünkü lanetlediğimiz Yezid'in kültürünü yaşayıp, İmam Hüseyin'in Şehadetinin edebiyatını yapmakla meşgulüz..
Ve bu davanın mubelliğ hizbini teşkil edecek, yanlışta hakikati haykıracak olanlar da artık parti saflarında dinlerinin yükümlülüklerini yerine getirmenin hazzını yaşamaktalar.
Bekir Duvarcı 30/06/2016